FED toplantısı öncesi Parasal Genişleme ile ABD verilerinin kıyaslanması
|Son günlerde ABD’den gelen veriler, piyasaların yön arayışında etkili oldu. Özellikle istihdam piyasasında görülen ve beklentileri aşan rakamlar, dünyanın en büyük ekonomisindeki toparlanmanın hız kazandığına dair işaretler verdi.
Öncelikle, geçen hafta Çarşamba günkü ADP tarım dışı istihdam değişiminin 198.000 kişi ile beklenti rakamlarını aşmasının ardından, takip eden Cuma günü tarım dışı istihdam ve işsizlik oranı verilerinden de, sektördeki toparlanmayı destekleyici rakamların geldiğini söyleyebiliriz. ABD ekonomisinin tarım dışı sektörlerde 162.000 yeni kişiye iş sağlamış olması beklenirken, gerçekleşen datanın 236.000 olarak açıklanması piyasalarda sürpriz olarak algılandı. Aynı gün işsizlik oranının ise % 7.7’ye düştüğü görülürken, adı geçen tüm veriler eşliğinde Dow Jones endeksi bu süreç içerisinde rekorlar kırmaya devam etti.
Artarda, beklentilerden daha iyi gelen söz konusu verilere bu hafta, perakende satışlar ve istihdam talepleri rakamları da eklendi. Çarşamba günü, tahminleri ikiye katlayan perakende satışlar verisinin ardından, ertesi gün daha az Amerikalının iş başvurusunda bulunduğunun, istihdam talepleri rakamları ile görülmesi, 6 Mart’ta başlayan olumlu veri akışını tamamlar nitelikte gerçekleşti. Yani, on gün içerisinde ABD’den açıklanan önemi yüksek verilerin hepsinden, ülke ekonomisinde ciddi bir toparlanma olduğu okundu.
Bahsettiğimiz ekonomik datalar, 13 Mart Çarşamba gününe kadar, Doların sert bir şekilde değer kazanmasını sağladı. Ekonomiye ilişkin olumlu gidişatın yanında, FED’in bu rakamlar sonrasında varlık alımlarında kısıtlamalara gidebileceği düşüncesi, ABD’nin para biriminin değer kazanımlarında etkili oldu. Parasal genişleme, dolanımdaki nakit miktarının artmasına, dolayısı ile Doların değer kaybetmesine neden oluyor ki, FED’in kısıtlamalara gitmesi, tahmin edilenden daha az paranın ekonomi içerisinde olacağı anlamına geleceğinden, yatırımcıların daha değerli Dolar beklentisi ile söz konusu parayı satın almalarına neden oluyor.
Bahsettiğimiz gibi bu ilişkiler çerçevesinde, Çarşamba günkü perakende satışlar verisine kadar dolar gelen veriler eşliğinde değer kazanmaya devam etti. Daha sonra piyasalarda FED’in varlık alımlarında bir kısıtlamaya gitmesi için erken olacağının fiyatlanmaya başlaması, yatırımcıların, risk iştahının giderek artmasına neden oldu. Perakende satışlar verisi ile kendini gösteren bu beklenti fiyatlaması, olumlu gelen istihdam talepleri ve Cuma günkü enflasyon verileri ile devam etti. Piyasalar artık (Çarşamba’dan itibaren), dünya ekonomisinin lokomotif ülkesinden gelen olumlu veriler ile riskli varlıklara yatırım yapmayı tercih ediyordu. Dolayısı ile diğer para birimleri karşısında değer yitirmeye başladı.
FED’in parasal genişlemesindeki korkularından biri olan, enflasyona sebebiyet verme durumu da, Cuma günü %0.2 olarak açıklanan beklentiler dahilindeki rakam ile giderildi.
Tüm bu sürecin ardından 20 Mart’ta yapılacak olan FOMC toplantısının, FED üyelerinin varlık alımına ilişkin düşüncelerini alabilmek adına büyük önem taşıdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
FED yetkililerinin, parasal genişleme politikası ile ekonomiye can verme hedefinden, son on gün içerisinde gelen veriler ile vazgeçmesi çok muhtemel görünmese de, 85 milyar dolarlık alımlarda, ilerleyen tarihlerde bir indirime gidilebileceğine yönelik sinyaller gelebilir. Ancak burada FED’in ‘büyük korkuları’ arasında yer alan enflasyonun, henüz sorun teşkil edecek boyutlarda olmadığının görülmesinin, tüm olumlu gelen verilere rağmen, parasal genişleme programında bir değişiklik yapılmamasına neden olabileceğini ifade edebiliriz.
Ekonomideki gelişmelerin sevindirici, ancak FED için hala yeterli düzeyde olmadığını, bankanın enflasyon ve işsizlik hedeflerini göz önünde bulundurarak söyleyebiliriz. Bu bağlamda FOMC’nin 20 Mart toplantısından, varlık alımlarına devam kararının çıkması sürpriz olmaz. Diğer taraftan banka yetkilileri arasındaki fikir ayrıklarının daha önce de gözlendiği unutulmamalı. Burada Başkan Bernanke’nin geçmiş söylemlerini de hatırlayarak bir değerlendirme yaparsak, varlık alımının geleceğine ilişkin sinyallerin gelebileceğini ancak, programın kesilmesinin ya da yakın vadede kısıtlamalara uğramasının daha uzak bir ihtimal olduğunu söyleyebiliriz. Bu kararlarda da aslında, düşünülenin aksine iyi gelen ekonomik verilerin yanında, tehdit oluşturmayan enflasyon verilerinin daha belirleyici olacağını söyleyebiliriz.
Sermet DOĞAN
Fundamental Analysts